6.09.2011

görsel efekt de neymiş

Son zamanlardaki filmlerden çok şikayetçiyim ben. Efenim tutturmuşlar bir görsel efekt diye, sinema sinema değil mühendislik harikası mübarek. O imdb'de 7 point 8 alan filmlerdeki diyaloglar gece sayıkladıklarım kadar anca. Ne bir duydu var ne bir his.

Ha şimdi kalkıp ağlatsın, korkutsun falan demeyeceğim. Öyle salya sümük filmlerden de soğudum zaten. Ama ne bileyim konu var tamam da o konuyu pat diye ortaya koymazsın dimi. Bi tabağı süsler insan, önce kokusunu duyarsın,tabağa yerleştirirler, sos koyarlar öyle getirirler. (karnım aç da). Ama bunlar dann diye veriyorlar ne varsa.

Romantik komedilere girmeyecektim ama boku çıktı. Hepsinde aynı konu: duygusuz seks.
Ya tamam anladık konuyu salla da bi düzgün işle dimi. Gör, seviş seviş seviş, sonra istem dışı aşık ol bidi bidi. Ya bildiğim bi sanat eseridir film, ama yok sanattan eser yok.


Benim için önemli olan konudan ziyade konuyu işleyiş biçimidir. En basit konudan bile muhteşem filmler çıkabiliyor. Örnek verecek olursak, "A Single Man".

Film konu itibariyle gayet sakin ilerliyor. Öyle çok yerinden hoplatan ağzını açık bırakan şeyler yok.

Ama filmin ilerleyişinde insan o duyguya kapılıp sıkılmadan izliyor.
En önemli etmen filmdeki imgelerdir. Evet heh "imge". Bunu beceremeyen o kadar çok yönetmen var ki.
Filmde başrol oyuncumuz aşkını kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyor. Colin Firth'ün muhteşem oyunculuğuyla bunu hissetmek çok da zor olmuyor zaten. Günlük işlerini zorunluluktan yapan, sabah kalkmayı sevmeyen birisini canlandırıyor.
Ara ara filmde okyanusta boğulan bir adam görüntüsü görüyoruz. Bu görüntüde karakterin aşk acısı çekerken kendisini boğuluyormuş gibi hissettiğini anlıyoruz. Sabah kalktığında, sınıfında ders verirken..

Dikkatimi çeken başka şey de, dışarda öğrencisiyle konuşması sırasında. Kamera öğrencisini çekiyor önce, güneş hafif yüzüne çarpıyor, parlak, net, aydınlık bir yüz görüyoruz. Fakat kamera Colin Firth'e dönünce gölgede kalmış, mat, yaşama isteğini kaybetmiş bir yüz..

Diğer bir örnek de Black Swan. Darren Aronofsky bu filminde ne kadar usta yönetmen olduğunu göstermiş.

Film resmen imgelerle dolup taşıyor. Hepsini tek tek incelemeyeceğim ama tüm bu detaylar konuyu bütün halinde tutuyor. Nina'nın sırtını kaşıyıp durması, film bounca açık renk kıyafetler giymesi, annesinin takıntılı olması..
Bunlar filmin sonunda açıklığa kavuşuyor ve bir film değil de sanat eseri izler gibi oluyorum.
Yönetmen istese "kız takıntılı, mükemmel olcam diye canından oluyor" gibi basit bir temayla da çekebilirdi filmi. Ama ben defalarca izleyip de her izlediğimde farklı bir nokta dikkatimi çekmişti.

Çoğu filmde daha sinema kapısından çıktığım an film aklımdan uçup gider. Kimileri görsel efektli filmleri daha çok sevse de filmi sadece bilgisayar harikası olarak sunmak haksızlık geliyor bana.

Kaldı ki film konusundaki başarısızlıkları görmenin bir yolu da uyarlama olmaları. Filmi çekilmeyen kitap, çizgi roman, çizgi film, hikaye, destan kalmadı. Özgün bir senaryonun açlığını çekiyoruz izleyici olarak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder